İşlerimiz gereği gün içerisinde sayısız insanla iç içe ve
iletişim halindeyiz .Bunun yanında aile fertlerimiz, iş arkadaşlarımız,
komşularımız ve daha bir sürü insan var hayatımızda. Aslına bakıldığında kendi
içimizde büyük bir kalabalığı taşıyoruz. Bazen bu kalabalıkları kış kışlamak beynimizi ilk gün ki gibi sadece umut ve sevgiyle doldurmak istiyoruz. Ben hep demişimdir keşke beyin arada sıfırlanabilen birşey olsa diye. Düşünsenize kaynananızın itici laflarını tek tuşla delete yapıp attığınızı ,eltinizin kıskanç bakışlarınızı beyninizin galerisinden şıp diye çöpe atabildiğinizi :)
Hoş olmaz mıydı? Bence harika olurdu. Arada bir virüs programı çalışsa ve beyninizdeki geçmiş endişelerini, gelecek kaygılarını silip atsa ahh ne hoş olurdu.
Bir yol biliyorum ve bende çok işe yarıyor, ancak okumaya devam edersen öğrenebileceğin birşey :)
Hoş olmaz mıydı? Bence harika olurdu. Arada bir virüs programı çalışsa ve beyninizdeki geçmiş endişelerini, gelecek kaygılarını silip atsa ahh ne hoş olurdu.
Bir yol biliyorum ve bende çok işe yarıyor, ancak okumaya devam edersen öğrenebileceğin birşey :)
Çoğu yaşamın getirdiği dialoglar,
fikir alışverişleri, öğrenme bilgi edinme çabalarımız gün içerisinde zihnimizi
doldurup taşırıyor. Modern hayatın yoğun temposu insan oğlunun stres kavramını
ortaya çıkarmasına sebep olmuş. Şimdi yediden yetmişe herkesin ağzından duyar
olduk bu lafı. “Çok stresliyim”.. Çevremizde ki herkes neredeyse psikolojik
bunalımlardan bahsediyor. Bu artık yaşamın bir parçası oldu adeta. Biri
psikolojim bozuldu diyince yadırgamıyor yada fazlaca üzerinde durmuyoruz. “Hadi
yaa, takma kafana düzelir” demekten öteye geçmiyor telkinlerimiz.
Aslında bizler toplum olarak birbirimizi dinlemiyoruz.
Biriyle konuşurken kafamızda türlü çeşitli şeyin muhasebesini yapıyoruz.
Zihnimiz aynı anda sayısız sekme açık bir bilgisayar gibi çalışıyor o anlarda.
Sonrada dinlemeden cevap verme çılgınlığına kalkışıyoruz ki en beteri de bu.
Dünya üzerindeki anlaşmazlıkların temelinde hiç şüphesiz iletişim eksiklikleri
yatıyor. Çok mu zor karşımızdakini gerçekten dinlemek .Ona zaman ayırmak ne kadar zorlayabilir ki bizi?
Ekseriyetle kendimizi, kendi iç hesaplaşmalarımızın
kulakları sağır eden sessiz çığlıklarını dinliyoruz biz. Farkında olmasak da
hepimizin içinde bitmeyen bir kavga var.
Ruhumuzun modern dünyada her geçen gün
içi boşalan kavramlara karşı kavgası bu. Seviyorum diyip menfaati bitince
gidenler sevgi kavramını boşalttı. Bir ömür aynı yastığa baş koyacağım diyip
başka yataklarda sabahlayanlar evlilik kavramını mahvetti. Sadece askerliği
tehir etmek için bir üniversiteye kayıt yaptıranlar eğitimin asıl manasını
ayaklar altına aldı.
Öyle olmadı mı? İşte tüm bunlar iç dünyamızın şiddetle
reddettiği modern hayatın zalimce bize direttiği şeyler değil mi? Biter mi
böyle içerdeki kavga.
Tüm bu iç karışıklığının yanında birde dünya meşgaleleri
biniyor caa-nım insanın omuzlarına. Ahir zaman zor. Yaşayıp gideceğimizi
unutunca daha zor. Daha bir bağlanıyor insan geçici olduğu şu dünyaya ölüm
gerçeğinden uzaklaştıkça. Oysa ne kadar sürecek ki bu kargaşa en fazla. Hadi
100 yıl olsun yine de bitmeyecek mi?
Hayat gelip geçici diye yan gelip yatmayacağız elbette ama
bi çırpınmayı uğraşmayı bıraksak. Çalışıp gerekli olan her şeyi yapıp Rabbimize
bıraksak belki de hallolacak içimizdeki
bütün kargaşa .
Farkında değil miyiz ne kadar gidersek şu dünyanın üstüne o
kadar yoruyor, yıpratıyor bizi.
Tevekkül en büyük antidepresandır. Kullanın.
Sevgi saygılarımla
Seher AKGÜL
0 yorum :
Yorum Gönder