İşlerimiz gereği gün içerisinde sayısız insanla iç içe ve
iletişim halindeyiz .Bunun yanında aile fertlerimiz, iş arkadaşlarımız,
komşularımız ve daha bir sürü insan var hayatımızda. Aslına bakıldığında kendi
içimizde büyük bir kalabalığı taşıyoruz.
Çoğu yaşamın getirdiği dialoglar,
fikir alışverişleri, öğrenme bilgi edinme çabalarımız gün içerisinde zihnimizi
doldurup taşırıyor. Modern hayatın yoğun temposu insan oğlunun stres kavramını
ortaya çıkarmasına sebep olmuş. Şimdi yediden yetmişe herkesin ağzından duyar
olduk bu lafı. “Çok stresliyim”..
Çevremizde ki herkes neredeyse psikolojik bunalımlardan
bahsediyor. Bu artık yaşamın bir parçası oldu adeta. Biri psikolojim bozuldu
diyince yadırgamıyor yada fazlaca üzerinde durmuyoruz. “Hadi yaa, takma kafana
düzelir” demekten öteye geçmiyor telkinlerimiz.
Aslında bizler toplum olarak birbirimizi dinlemiyoruz.
Biriyle konuşurken kafamızda türlü çeşitli şeyin muhasebesini yapıyoruz.
Zihnimiz aynı anda sayısız sekme açık bir bilgisayar gibi çalışıyor o anlarda.
Sonrada dinlemeden cevap verme çılgınlığına kalkışıyoruz ki en beteri de bu.
Dünya üzerindeki anlaşmazlıkların temelinde hiç şüphesiz iletişim eksiklikleri
yatıyor. Çok mu zor karşımızdakini gerçekten dinlemek Ona zaman ayırmak ne kadar zorlayabilir ki bizi?
Ekseriyetle kendimizi, kendi iç hesaplaşmalarımızın
kulakları sağır eden sessiz çığlıklarını dinliyoruz biz. Farkında olmasak da
hepimizin içinde bitmeyen bir kavga var. Ruhumuzun modern dünyada her geçen gün
içi boşalan kavramlara karşı kavgası bu. Seviyorum diyip menfaati bitince
gidenler sevgi kavramını boşalttı.
Bir ömür aynı yastığa baş koyacağım diyip
başka yataklarda sabahlayanlar evlilik kavramını mahvetti. Sadece askerliği
tehir etmek için bir üniversiteye kayıt yaptıranlar eğitimin asıl manasını
ayaklar altına aldı. Öyle olmadı mı? İşte tüm bunlar iç dünyamızın şiddetle
reddettiği modern hayatın zalimce bize direttiği şeyler değil mi? Biter mi
böyle içerdeki kavga.
Tüm bu iç karışıklığının yanında birde dünya meşgaleleri
biniyor caa-nım insanın omuzlarına. Ahir zaman zor. Yaşayıp gideceğimizi
unutunca daha zor. Daha bir bağlanıyor insan geçici olduğu şu dünyaya ölüm
gerçeğinden uzaklaştıkça. Oysa ne kadar sürecek ki bu kargaşa en fazla. Hadi
100 yıl olsun yine de bitmeyecek mi?
Hayat gelip geçici diye yan gelip yatmayacağız elbette ama
bi çırpınmayı uğraşmayı bıraksak.
Çalışıp gerekli olan herşeyi yapıp Rabbimize
bıraksak bi belkide hallolacak içimizdeki bütün kargaşa
Farkında deği miyiz
Ne kadar gidersek şu dünyanın üstüne o kadar yoruyor, yıpratıyor bizi.
Tevekkül en büyük antidepresandır. Kullanın.
Sevgi saygılarımla
Seher AKGÜL
0 yorum :
Yorum Gönder