Bugünlerde adeta kitaplara
gömüldüm, tabir yerindeyse yiyip bitiriyorum kitapları. Okumak bir aşk
gerçekten. İşlerin yoğunluğu, vakit darlığı derken bi baktım kitap okumaktan
uzaklaşmışım. Ve işin kötüsü TV’ ye karşı bir bağımlılık gelişmiş farkında
olmadan. Bunu fark eder etmez yeni yeni kitaplar aldım, şöyle bir güzel dizdim
kütüphaneye. Bitirdikçe yeni birini alıp okumanın keyfini anlatamam. Öyle ki;
onları orada seyretmek bile mutluluk veriyor bana.
Fark ettim ki okudukça
açılıyor, açıldıkça içine dönüyor insan. Yıllardır bir söz söyler dururum “Baki
kalan şu kubbede hoş bir seda imiş ,derdim bunu bırakmak” derim hep. Tanıştığım
sayısız insanda güzel intibalar bırakmayı, hayatında bir güzel anı olarak
kalmayı dileyerek geçirdim/geçiriyorum yıllarımı, günlerimi, her anımı..
Bir
insanla iletişim halindeyken hiç şüphesiz bu, bir zaman dilimini kapsıyor.
Geçen her saniyenin kıymetli olduğunu düşünürsek, o sürede karşımızdakinin
hayatına bir şeyler katma yada ondan bir şeyler öğrenmemiz elzem oluyor. Aksi
taktirde geçen süre zaman israfından öteye gidemiyor.
Yıllar önce bir
arkadaşım “nedir senin bu insanlara faydalı olma derdin, herkesi memnun
edemezsin yorma kendini “ demişti. O günden sonra epeyce düşündüm. Ben ticari
bir ürün satmıyordum yada bir işletme sahibi de değildim insanları mutlu yada
memnun etme zorunluluğum yoktu. Modern dünyada insanları mutlu etmek bir
bedelin karşılığıydı. Halbuki ben mutlu ederek mutlu olmanın sırrına erenlerden
dinlemiştim. Mutlu olmanın en büyük ve kestirme yolu bir başka insanı mutlu
etmekti..
Bizlerin atladığı, es geçtiği ve hatta gereksiz gördüğü başkalarını
sevinç ve mutluluk içinde bırakma gayreti esas saadetin temeliydi. Her ne kadar
şartlarımız iyi olursa olsun “içimizde sebebini bilmediğimiz o boşluk hissinin”
sebebi bana göre tamda bu. Kendimiz için yaşıyoruz sadece, kendimiz için bir şeyler
alıyor, yiyor içiyor ve geziyoruz. Peki sonuç? Kısa süreli tatminler, geçici
dünya zevkleri.
Spotlar kapanıyor sahne boşalıyor ve kendi içimizdeki
karanlıkla mücadele başlıyor. İç sorgulamalar beyin trawmasına sebebiyet
verecek derecede ağır fikir buhranları, kargaşa.. Ne oldu hani sadece kendimiz için yaşarsak
mutlu olacaktık. Diğer insanların hayatına anlam katma mutluluk verme bir yüktü
ve gereksizdi hani?? Asıl sadece kendisi için yaşarsa mutsuz insan oğlu.
Hiç şu açıdan baktınız
mı bilmiyorum? Çok değil yüz yıl sonra şuan yaşayan çoğu kişinin hayatta
olmayacağı ne büyük bir gerçek. Akıl sahibi insan bunu aslında çok iyi biliyor
ama hayat sonsuza dek sürecekmiş edasıyla yaşayıp giderken bu büyük gerçek
nasılda göz ardı ediliyor değil mi?
Aslında bu çerçevede
bakılınca hayatta neyi başarıp neyi başarmadığımız önemini yitiriyor. Ne
giydiğimiz, hangi arabaya bindiğimiz, ne tür evlerde oturduğumuz gözümüzde
büyüttüğümüz ama özde çok basit birer detay olarak kalıveriyor..
Dünyayı paylaştığımız
diğer canlıların hayatlarına katabildiğimiz anlam nispetinde değer kazanıyor
sayılı nefeslerimiz bana göre. Huzur verebiliyor muyuz? İnsanlar bizimleyken ne
kadar mutlu? Ne kadar gülümsetebiliyoruz?
Kaç insana iyi ki varsın dedirttik bu güne kadar? Benim için esas zenginlik,
esas varlık, makam mevki ,rütbe hepsi bunlar. Kadife kesemde biriktirdiğim
altın liralar bu soruların pozitif cevapları benim. Tek derdim zengin olmak
,heybesi dolu olarak gitmek beka alemine.. Belki başarırım , kim bilir.
Hep birlikte başarmak
dileklerimle.
Sevgi ve saygılar.
Seher AKGÜL/2019
0 yorum :
Yorum Gönder